4 Mart 2010 Perşembe

Milli Maçlar

Dünya Kupası gibi büyük turnuvalar haricindeki milli maçları pek sevmeyen biri olarak hazırlık maçlarını hiç çekemiyorum. Dün oynanan maçların da benim için tek iyi yanı liglere ara verilmemiş olmasıydı. Hoşuma giden de tabii ki yeni formalar oldu. Bir şeyler söylemek için sahada görmeyi bekledim, gerçekten de çok güzel olmuşlar. Sadece ön taraftaki numaların yerini beğenmedim, bence orada biraz emanet duruyor. Sanırım ön tarafta numara koymak zorunlu, yoksa hiç olmamasını tercih ederdim.

Tribünlerde stad sahibi takım lehine tezahurat yapılmasına alıştık, çok şaşırtıcı bir olay değil. Bu maçlar İstanbul’da oynanmaya devam ettiği sürece de bu olacaktır. Beşiktaş ve Beşiktaş’lı futbolculara yapılmış tezahuratları anladım ama Nouma tezahuratı nerden çıktı çözemedim. Herhalde maça geldi diyeceğim ama hiçbir yerde de görmedim.

Hazırlık maçlarında ilk devre haydi bir nebze çekiliyor ama oyuncu değişiklikleri ile ikinci devreyi hiç izleyesim gelmiyor. Şu işi topluca tek bir seferde ve mümkünse devre arasında yapsalar daha iyi olacak. Defalarca oyunun durması zaten sıkıcı olan maçı iyice öldürüyor. 75’de oyuna giren de oynadığından bir şey anlamıyor.

Şöyle bir bakındım, klasik olarak herkesin takıldığı ayrı bir şey var. Herkes başka bir futbolcunun kadroda olmasını ya da olmamasını eleştiriyor. Normal, ben de yeri geldiğinde aynı şeyi yapıyorum. Bu maç için de illa ki bir şey söylemem gerekirse ben de Nuri Şahin derim. Çocuk kaç senedir düzenli futbol oynuyor ama hala milli formayı alamadı. Böyle bir örnek varken Almanya’da yaşayan gurbetçileri milli forma için ikna etmek de kolay değil. Ben onların yerinde olsam bir Mesut’a bir de Nuri’ye bakarım ve kolay kolay Türkiye’yi seçmeyebilirim. Çocuğu göklere çıkartarak bir Almanya maçında oynattık, sonra unuttuk gitti. Neyse, umudumuz Hiddink.

Gecenin ara ara baktığım diğer maçlarını da kısaca not edecektim, gurbetçiler demişken ilk olarak Almanya-Arjantin maçından başlayayım. Serdar ve Mesut ilk 11’de forma giydi, haliyle özellikle kale arkası tribünlerinde bolca Türk bayrağı da gördük. Arjantin biraz toparlamış gibi geldi ama bu maç pek keyif vermeyince ben de fazla takılmadan Fransa-İspanya maçına geçtim. O tarafta biraz daha heyecan vardı. Villa ve Ramos’un golleriyle İspanya 2-0 kazandı. Güiza da son 10 dakika forma giydi, adam o formayı giyince sahada sanki daha bir dik duruyor. İngiltere-Mısır maçının ise son 15 dakikasına baktım, sadece golleri gördüm. Dünya Kupası’nın Avrupa kıtasından en büyük favorisi benim gözümde İspanya ve İngiltere. Başka bir takıma az da olsa şans vermiyorum.

Hiç yorum yok: