11 Ocak 2010 Pazartesi

Hafta Sonu Üzerine


* Kupa maçları çoğunluk gibi benim de ilgimi çekmiyor. Dün de Fenerbahçe maçını yarım gözle izledim, yazmış olmak için yazmayı sevmediğimden kendimi maç yorumu için zorlamadım. Zaten dün Eskişehir’de futbol adına fazla bir şey yoktu. Deivid’in ilk devre performansı ve Alex’in istekli görüntüsü dışında beni memnun eden başka bir şey olmadı. Bilica’nın gevşekliği de sinir bozdu.

* Eskişehirspor için maçın önemini biliyordum ama Rıza Çalımbay’ın bu hallere geleceğini tahmin edemezdim. O nasıl bir hırstı anlayamadım. Hakeme küfür etti, beddualar yağdırdı. Bundan sonra çıkıp hiç ahlaktan falan bahsetmesin, komik olur. Fenerbahçe’ye karşı özel konstantre olmasını anlayabiliyorum ama sanırım lig maçında bile bu kadar çirkinleşmemişti. E madem öyle, bu zerre önemsemediğim maçın skoru da ona kapak olsun.

* Aslında hafta sonunun en önemli olayı Togo otobüsünün taranmasıydı. İnsan hayatının para karşısında ne kadar değersiz olduğunu bir kez daha gördük. Olan büyük bir vahşet ve büyük bir terör olayı. Bir milli takım otobüsü dakikalarca taranıyor ve işin içinde ölü de var. Bloglara çok bakmadım ama televizyonlardan izlediğim kadarıyla etrafta öyle yer yerinden oynadı gibi bir durum yok. Olay kamuoyunda olması gerekenden çok daha az yer buluyor ve turnuvanın devam ediyor olmasını geçtim tam gününde başlamasını bile kimse sorgulamıyor. Herhalde ünlü futbolculardan ölen olmadı diye böyle oldu. Fildişi Sahilleri otobüsüne bir saldırı olsaydı ve 1-2 ünlü futbolcu hayata veda etseydi herhalde o zaman ses çıkardı.

* Premier League’i vuran kar yağışı hafta sonu ekranda maç programını iyice hafifletti. Pazar akşamı tercihim ise Barcelona maçı oldu. Maça kötü başladılar ama 10 dakikada gelen 3 golle işi bitirdiler. Iniesta çok büyük adam, 3. gol öncesinde bütün Tenerife orta sahası ile resmen dalga geçti ve pozisyonu başlattı. Bu skorla Real Madrid’in dakikalar süren liderliği de tekrar gerçek sahibine geçti.

* Juventus-Milan maçına ise çok az baktım. Sanırım maç terciğim doğru olmuş, çok zevksiz bir maç geçmiş. Milan deplasmanda 3 golle kazanıp Juventus’u zirveden iyice uzaklaştırdı. Cumartesi günü yarım gözle Inter-Siena maçının son yarım saatini izledim. Golde neredeyse Mourinho kadar coştum. Bu adamı sevmeye başladığıma inanamıyorum.


* Pazar akşamı maç tercihimde Angola-Mali çok altlarda kalıyordu. Arada baktığımda gördüğüm skor doğru bir tercih yaptığımı düşündürdü ama tarihe geçecek bir maç olmuş. Mali 4-0 geriye düştüğü mücadelenin son 15 dakikasında bulduğu gollerle beraberliği yakalamış. Togo olayı kupadan biraz soğuttu ama bundan sonra her ihtimale karşı kupada daha çok maç takip etmeye çalışacağım.

Hiç yorum yok: