29 Ağustos 2009 Cumartesi

Beşiktaş 0 - 0 Gaziantepspor

Holosko-Bobo-Nihat-Nobre ve hatta Tello ile Yusuf. Gol atmak adına bir takımın sahip olabileceği iyi rotasyonlardan biri, tabii kağıt üstünde. Catania-Lyon-Porto-Fenerbahçe-İBB-Antalyaspor-Gençlerbirliği ve Gaziantepspor maçlarında yani yedi maçta Beşiktaş’ın bulduğu gol sayısı ise beş..

Beşiktaş dün kötü oynamadı ama oynadığı oyunun karşılığını kadar gol pozisyonu bulamadı. Evet, direkten dönen iki top ve kaçan birkaç pozisyon var ama hem bu pozisyonlar organize gelişmiş ataklar değildi hem de olması gerekenden sayı olarak daha azdı. Sağ kanat pek işlemedi, İbrahim Kaş yerine Ekrem oyuna 2. devre ile birlikte girebilirdi. Özellikle ilk devre Beşiktaş akınları hep sol kanattan ve bir de Serdar Özkan’ın çabaları ile gelişti. Bu cümleyi kuracağımı hiç düşünmezdim ama Serdar Özkan takımın en iyisiydi ve Beşiktaş’ın rakip kaleye çöktüğü dakikalarda takımını sürükleyen isimdi. Sanki Holosko ile yetenekleri bir maçlığına değiştirmiş gibilerdi. Holosko da takımın bence en kötüsüydü, top kaybı herhalde 10’dan fazladır.


Ernst muhteşem bir oyuncu, çok beğeniyorum ki aksini düşüneni de pek görmedim. Dün Ferrari de çok iyiydi, ilk defa kendisini tam anlamıyla beğendim. Gerçi Gaziantepspor da rakip kaleye fazla gidemedi ya da Beşiktaş gelmesine izin vermedi de diyebiliriz. Deplasman takımında Ferdi ve Olcan’ı beğendim, özellikle Olcan’ın sol bek performansı beni çok etkiledi. O bizim bildiğimiz top cambazı Olcan ileri gidip gelebilen ve savunmada da açık vermeyen bir sol bek olmuş.

İsmail’i de ben beğendim. Fiziksel olarak biraz daha güçlenip, ileri geri çalışabilecek kuvvete kavuşursa ve biraz da savunmasını geliştirirse Gökhan Gönül’ün sol bek versiyonu olabilir. İlk devre vurdurduğu bir kafa şutu ile arkasına kolay adam kaçırdığı bir pozisyon var. Gökhan da böyleydi ama, ilk kez Shakhtar ile oynanan hazırlık maçında izlemiştim ve İsmail için şu an düşündüklerimi düşünmüştüm. İsmail kendini o kadar geliştirebilir mi bilmiyorum ama Beşiktaş seyircisinin de bu çocuğa biraz destek olması lazım. Çok homurdandılar, çocuğu bitirmesinler.

Fink kötü oyuncu değil, kötü diyebileceğim bir performans da sergilemiyor ama ben Cisse’den iyi olduğunu da söyleyemem. Nihat ise hala toparlanamadı ki benim pek umudum da yok. Her topa giriyor, takımı da bozuyor. Serdar Özkan’ın ayağından aldığı ve ofsayta yakalandığı bir pozisyon var ki topu geriden gelen Serdar’a bıraksa Beşiktaş muhtemelen öne geçecekti. Hücumda bir karışıklık yaratıyor. Holosko ile beraber hiç olmadılar.


Zaten dün oynanan maçın özeti de bence bu. Kötü olmayan bir Beşiktaş’ın gol ayağı diyeceğimiz iki ismi, Nihat ve Holosko çok kötü olunca oynanan oyunun karşılığı alınamadı ve iki puan daha uçtu gitti. Tello da duran toplar da dahil kötü bir gününde olunca Beşiktaş kazanamadı. İnönü’de maçın başında gördüğümüz güzel ortamın son 15 dakika geldiği hal ise ilginçti. Homurdanmalar çoğaldı, Mustafa Denizli Ernst-Uğur değişikliğini yapınca yuhalandı. Tamam, değişiklik bence de yanlış ama iki kupa kazanmış bir takımda 4. haftada bu ortam benim beklemediğim bir görüntüydü. Beşiktaş camiası çok çabuk kaosa sürüklenebiliyor.

Galatasaray karşısında alınacak bir mağlubiyet geçtiğimiz sezonun iyice azalan kredisini tamamen bitirecektir. Milli maç için verilecek ara herhalde en çok Beşiktaş’ın ve Mustafa Denizli’nin işine yarayacak.

1 yorum:

Pamukk dedi ki...

şans yanında olacak biraz da.

amaaa Mustafa Denizli ye en derin sevgilerimi yolluyorum buradan.