31 Aralık 2009 Perşembe

İyi Seneler


Önce tüm dostlarımın ve tanıdıklarımın, sonra da blogu takip eden ya da bir şekilde yolu buraya düşen herkesin yeni yılını kutlarım..

Umarım önümüzdeki sene geride bıraktığımızdan daha güzel geçer..

Cümleten iyi seneler..

Son 10 Yıldan En İyi Türkiye


Düşünüyordum ama hem zaman olmadı, hem de Trabzonspor hakkında böyle bir kadro yapacak kadar bilgi sahibi değilim ve yapmış olmak için de yapmak istemedim.
.
"Bir iş yaptık, finalini Milli Takım ile yapmak lazım" dedim ve ortaya aşağıdaki takım çıktı. Beklediğimden fazla zorlandım ve şu takım da gözüme muhteşem bir takım gibi gelmiyor. Yedek orta saha olarak Aurelio'yu bile koymak zorunda kaldım. Türk Milli Takımı son 10 yılda çok iş başarmış olabilir ama belli ki Türk futbolu çok şey başaramamış..

Futbolcuların tek tek milli forma içinde fotoğraflarını bulacak zamanım olmadı, ben de bu logoyu seçtim. Bu logonun Milli Takım formasında bayrak yerinde kullanılmasını hep çok istemişimdir..
.
Rüştü Reçber
.
Gökhan Gönül – Alpay Özalan – Bülent Korkmaz – Abdullah Ercan
.
Hamit Altıntop – Tugay Kerimoğlu – Emre Belozoğlu – Arda Turan
.
Hakan Şükür – Tuncay Şanlı

.
Yedekler:
Volkan Demirel
Ogün Temizkanoğlu
Emre Aşık
Mehmet Aurelio
Sergen Yalçın
Hasan Şaş
Nihat Kahveci
Arif Erdem
İlhan Mansız

Euro 2016 Tartışmalarına Son


Önce tüm kriterleri sıralayarak stadları karşılaştıracaktım ama anlamı olmadığını fark ettim. En azından ben kendi adıma tartışmalara son veriyorum ve elimden geldiğince bir daha bu konu hakkında konuşmamaya çalışacağım..

Bu turnuvanın öneminin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Bu kadar tartışma sonrasında bile hala “Bu adaylığı desteklemiyorum” diyemiyorum ama hevesim kaçtı. Şehir seçimlerine de katılmıyorum ama haliyle işin Saraçoğlu-Olimpiyat bölümününün yarattığı duyguları daha güçlü yaşıyorum. Tartışmaya da daha çok işin bu tarafından giriyorum. Bu tercihleri kim ne anlatırsa anlatsın kabul edemiyorum..

Trabzon’u zaten ayırıyorum ve dışarıda bırakılması için hiçbir bahaneyi kabul etmiyorum. Konya dahil edilirken Universiade kış olimpiyatlarının düzenlendiği Erzurum’un, Türkiye’nin en büyük 5 şehrinden biri olan Adana’nın, haydi Diyarbakır’ı geçeyim yine o taraflardan Gaziantep’in de projede olmamasını anlayamıyorum. Mesafe diyorlar ama Ukrayna-Polonya ortaklığında şehirler arasındaki mesafeler kaç kilometrelere çıkmış bir bakmıyorlar..

Stad seçimleri ise dediğim gibi beni daha çok içine çekiyor. Son iki final 55.000 altı stadlarda oynanmışken hala kapasite masalları anlatılıyor. Söylenene göre 2008 ve 2012 adaylıklarında proje içinde olan Saraçoğlu’nun 2016 adaylığında dışarıda bırakılması için boş alan yetersizliği gibi sebepler öne sürülüyor. Kriter kelimesini kullanmayı çok sevenler Saraçoğlu’nun yer aldığı dosyaların geçmiş adaylıklarda en yüksek teknik puanları aldığını da söylüyor. Yani neresinden tutarsanız elinizde kalıyor, şehir ve stad seçimlerinde öne sürülen sebepler insanları tatmin etmiyor. Benim gibi düşünenler Saraçoğlu bu haliyle final için çok uygundur demiyor, Olimpiyat Stadı’na yapılacak masrafın çok daha azına Saraçoğlu da uygun hale getirilebilirdi deniyor. Ama ne yaparsanız yapın İkitelli’yi şehir içi ya da güzel bir lokasyon haline getiremezsiniz diyor..

Kişisel olarak devam edeyim, üzgünüm ve kızgınım. Fenerbahçe taraftarı olmam bir yana Anadolu yakasında oturuyorum. Bu turnuvanın yaşadığım yerde yapılmasını isterdim ki belki İnönü bile daha mantıklı bir seçim olabilirdi. Mesela şimdi turnuvayı almamız durumunda Olimpiyat Stadı’nda kaç maça giderim bilmiyorum ve buna kızıyorum. Maç öncesinde Kalamış sahilde binlerce turist ile birlikte içemeyeceğim için, Yoğurtçu parkının içinde bu insanlarla takılamayacağım için, en basitinden stada yürüyerek gidemeyeceğim için üzülüyorum..

Herkesin öncelikli isteği tabii ki bu turnuvanın ülkeye kazandırılması ama doğru şekilde. Organizasyonun ülkeye alınması durumunda hem bizim için maksimum fayda getirmesi, hem de turnuva olarak çok güzel geçmesi isteniyor. Kararlara itiraz edenler turnuvanın ne anlama geldiğinin çok farkında, zaten bu yüzden işin içinde olamadığı için üzülüyor. Adaylığın bu şekilde olmasına karşı çıkanlar düşman ya da futbolun gelişmesini istemeyen kişiler değil. İnsanları sadece düşündüklerini ve hissettiklerini söyledikleri için suçlamamak lazım..

Alınan kararlara katılmayanlar itirazlarını dile getiriyor, seçimleri yanlış bulduklarını söylüyor. Kimse “illa ki benim memleketim olsun” ya da “Saraçoğlu olsun da ne olursa olsun” demiyor, sadece doğru bildiği şeyi anlatmaya çalışıyor. Bu fikirlerini savunanlar, doğru bildikleri şeyi dile getirenler için ise “kendi ili ya da takımının stadı olsun diye ağlıyor” deniyor. İnsanın fikrini söylemesi onu “İçimizdeki İrlandalılar” yapıyor. Hariçten gazel okumak kolay tabii, sanki bu seçimlerin tam tersi olsaydı şu an karşı fikirleri savunanlar ortalığı ayağa kaldırmayacaktı..

Hiç gerek yoktu bunlara, bu diyaloglara girmeden bu iş gayet güzel devam edebilirdi. Doğru tercihler yapılsaydı, en basitinden sadece Trabzon ve Saraçoğlu olsaydı kimse sesini çıkarmayacaktı. Mesela Konya’lılar ya da İBB taraftarları tartışmalara girmeyecekti ve bence hem turnuva için daha çok şansımız olacak, hem de turnuvanın Türkiye’de gerçekleşmesi durumunda ortaya çok daha güzel bir organizasyon çıkacaktı..

Neyse işte, benim düşüncelerim bunlar, bir kısmı da burada var. Şevkim kaçtı, bu işten soğudum. Artık yapacak bir şey yok, kendi adıma tartışmayı bitiriyorum. Zaten bu kadar bölünmüş ve organizasyon için bir birlik sağlayamamış bir ülkenin bu yolda artık fazla şansının olduğunu da düşünmüyorum..

Hayırlısı neyse o olsun..

29 Aralık 2009 Salı

Son 10 Yıldan En İyi Galatasaray


Bu tip listelere takılıp dalga geçenler ve tepki verenler var. Moda oldu ya hani, her yerde son 10 yıl diye başlayan listeler yapılıyor. Bu da bazılarını rahatsız etmiş. Devre arası, maç yok, futbol yok. 2010'a giriliyor ve insanlar maksat muhabbet olsun, fikirler paylaşılıp iki çift laf edilsin diye bir şeyler karalıyor. "Ben farklıyım, herkesin yaptığını yapmam" diye tırmalamaya gerek yok. Şahsen canım istedi, yazdım. Yazarken de, tek tek o fotoğrafları koyarken de çok keyif aldım. Gerisi de benim umrumda değil.
.
Galatasaray kadrosunu yaparken bazı isimleri dışarıda bırakmakta zorlandım, mesela Perez, Capone ve Ümit Karan gibi isimleri de eklemeyi düşündüm ama yer kalmadı. Son yılların etkisiyle hücum hattında bolluk yaşarken stoper ve bek konusunda sıkıntı çektim. Baros, Ribery gibi isimler yedek kaldı, Tugay'ın yanına ise önce Emre'yi koydum ama sonra daha uzun süre forma giyen Ümit Davala'yı onun yerine aldım.
.
Faryd Mondragon
.
Rigobert Song - Gheorghe Popescu - Bülent Korkmaz - Hakan Ünsal
.
Ümit Davala - Tugay Kerimoğlu
.
Harry Kewell - Gheorghe Hagi - Arda Turan
.
Hakan Şükür
.
Yedekler
Claudio Taffarel
Ergün Penbe
Stjepan Tomas
Okan Buruk
Emre Belozoğlu
Hasan Şaş
Arif Erdem
Franck Ribery
Milan Baros

28 Aralık 2009 Pazartesi

Euro 2016 Türkiye




Başlık ne kadar güzel duruyor.. Neyse, bir süredir adaylığımız hakkında bir şeyler yazmak istiyordum. Seçilen şehirler, stadlar ve adaylık şansımız üzerine birkaç kelime not düşmek gerekirdi ama atladım. Bugün Fenerbahçe'den gelen açıklama bazı seçimleri tartışmaya açınca ben de artık topa gireyim dedim.

Bu ülkenin futbolu için çok önemli bir süreç başladı. Avrupa Futbol Şampiyonası'nın sadece Türkiye için değil en gelişmiş futbol ülkesi için bile ne kadar önemli bir organizasyon olduğunu anlatmaya gerek yok. Mesela adaylardan İtalya'nın böyle bir organizasyona neredeyse bizim kadar ihtiyacı var. Serie A bitiyor, stadların ve zeminlerin durumu rezalet. Ülke futbolunu tekrar ayağa kaldırmak için mutlaka büyük bir şampiyona almaları gerekiyor. Geçmişte bu organizasyonların yapıldığı ülkelerin nasıl bir ivme kazandığı da ortada, mesela en popüler örnek Almanya.

Bizde kötümser insan çok. Şehirlerin yetersizliği ile birlikte altyapı sorunlarını ve stadların yetişmesinin mümkün olmadığını düşünerek Türkiye'ye bu yolda pek şans tanımıyorlar. Bu insanlar muhtemelen Şampiyonlar Ligi finalinde de, UEFA finalinde de bir şekilde çuvallayacağımızı düşünüyorlardı ama yanıldılar. Bu noktada biraz milliyetçilik yapabilirim, Ukrayna ve Polonya 2012'de Avrupa Futbol Şampiyonası düzenleyebiliyorsa, Türkiye bu organizasyonu 2016'da hayli hayli düzenler.


Organizasyonu almak için siyasilerden halka kadar bir bütün olarak çalışmak gerekiyor. Bu işi daha şimdiden sahiplenmek gerekiyor. Ama hepsinden önemli bir şey daha var. Bu stadlar, şehirler, ulaşım ve konaklama falan hep ikinci planda. Aslolan lobinizin ne kadar kuvvetli olduğu. İş sadece spor yöneticilerinde bitmiyor, siyasiler dememin sebebi de zaten lobi. Bu organizasyonları almak için devleti yönetenler de çok ciddi çalışmalı. Bir oy için neler teklif edilebildiğini, hangi devlet meselelerin sırf bu organizasyonları almak için halledilebildiğini zamanında duyduk, okuduk. Mesela bir örnek vereyim, "Faul! FIFA'nun Karanlık Yüzü" kitabının yazarı Andrew Jennings'in yalancısıyım, 2006 Dünya Kupası'nın yapılacağı ülkeyi belirlemek için yapılan oylamanın 9 gün öncesinde Alman ulusal güvenlik kurulu bir araya gelmiş. Şansolye ve dört bakan silah ihracatı politikalarını aksi yönde değiştirip Suudi Arabistan'a 1.200 adet tanksavar füzesi yollamak için oy vermiş. Mesela bu hamle 24 oyun birini almak için yapılabilmiş..

Önemi yok dedik, yazıyı da çok uzatıyorum ama biraz da şehirlerden bahsetmemek olmaz. İstanbul, İzmir, Antalya ve Ankara zaten bu organizasyonun olmazsa olmazları. Bursa ve Eskişehir de beni hiç rahatsız etmiyor. Bu futbol şehirleri böyle bir organizasyonun içinde yer almayı hak ediyor. Ama Konya ve Kayseri için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Aslında işin bu bölümü hakkında yorum yapınca tepki gelebiliyor. Mesela şimdi bu iki il hakkında bir şeyler söylediğim anda birileri fazla hassas davranıp savunmaya geçebilir. O yüzden fazla detaya girmeyeyim ama benim tercihim bu iki ilden önce kesinlikle Trabzon olurdu. Birkaç tepki yazısı okudum ama bence seçimlere bugün Fenerbahçe'nin verdiği tepkinin kat kat fazlasını Trabzon halkı ve Trabzonspor yönetimi vermeliydi. Konya ve Kayseri tercihlerinin şehirler arasında mesafelerin kısa tutulması için yapıldığı söyleniyor ama ben doğuya gidemiyorsak bile en azından Adana'yı tercih ederdim.


Bu tartışmaların içine bugün Fenerbahçe çok sert girdi. Yapılan açıklamanın tam metni burada. İsteyen bu yazılanları "Bize niye yer vermediler diye ağlıyorlar" şeklinde yorumlayabilir ama onlar bile açıklamada geçen isimleri ve iddiaları ciddiye almalılar. Ahmet Güvener ve Orhan Gorbon hakkında söylenenler çok önemli. Ben doğrudur diye iddia edemem ama ciddiye alıyorum. Malum, burası Türkiye. Bu tip fırsatlar öncelikle ülke için değil şahıslar için değerlendiriliyor. Bahsedilen paralar, bu stadlara ve şehirlere yapılacak yatırımlar çok büyük rakamlar. İnsanın şüpheye düşmesi çok normal. Bu organizasyonu Türkiye alamasa bile birileri şimdiden para kazanmaya başladı, EURO 2016'yı almamız durumunda ise neler döneceğini, ne büyüklükte paraların ne şekilde harcanacağını hepimiz az çok tahmin edebiliriz.

Şükrü Saraçoğlu Stadyumu yerine futbol oynanabilecek ve izlenebilecek en kötü yerlerden biri olan ve ulaşması bile büyük bir çaba gerektiren Olimpiyat Stadı'nın UEFA'ya bildirilmesinde ben de bir mantık bulamıyorum. İnsanları güzel İstanbul'a getiriyorsunuz ama stad seçimlerinizle o insanları şehrin dışına gönderiyorsunuz. Finali yerinden izleyen birinin galibiyeti kutlamak için şehir içine gelip kalabalığa karışması bile ekstra bir iş olacak, belki saatler alacak. Maça gidecek taraftarlar şehirden uzak kalacak, bütün o eğlenceyi arkalarında bırakacaklar. Tek yapabilecekleri Fanzone'lara tıkılmak olacak.

Olimpiyat Stadı seçiminde ağırlıkla dile getirilen bir mazeret vardı, final için minimum 80.000 kişilik bir stad olması gerektiği ve bu yüzden İstanbul'un bir hakkını mecburen Olimpiyat Stadı'nın alması gerektiği söyleniyordu ki Olimpiyat Stadı'nın kapasitesi de şu an 75.000. Bir de Saraçoğlu'nun otopark ve trafik konusu var ama onu kaale bile almıyorum. 2014 yılına kadar farklı illerde 6 stadı sıfırdan inşa edip bitireceğimizi mümkün görürken bu sorununun çözülemeyeceğini düşünmek de pek mantıklı değil. Final oynanacak stadın minimum kapasitesi hakkında söylenen bu şeylerin kaynağı nedir bilmiyorum ama ben merak ettim ve biraz araştırdım. Tabii ki önce geçmiş finallerin oynandığı stadlara ve kapasitelerine baktım.

Euro 2000 / Stadion Feijenoord - 51.500
Euro 2004 / Estádio da Luz - 65.000
Euro 2008 / Ernst Happel Stadion - 53.000

Belki kriterler o zaman farklıdır, daha çok takımın katılacağı sonraki şampiyonlar için bazı şeyler değişmiş olabilir diye düşündüm. Bu yüzden biraz daha bakındım ve Euro 2016 Tournament Requirements dosyasını buldum. Bu dosyanın 68. sayfasında gerekli olan minimum stad kapasiteleri yazıyor. Grup maçları için 30.000, çeyrek ve yarı final maçları için 40.000 kapasite istenirken açılış, ev sahibi takımın maçları ve final için en az 50.000 kişilik iki stad isteniyor, biri 60.o00 kişilik olursa da daha iyi olur deniyor. Fenerbahçe'nin bir ara ortaya attığı ama arkasını getirmediği bir proje vardı. Stadın üstü tamamen kapanacak ve kapasite de 60.000'e çıkacaktı. UEFA Finali sebebiyle projenin ertelendiği söylendi ama demek ki bu yapılabilecek bir şey. Sıfırdan 6 stadın yapılabileceği söylenirken Saraçoğlu'nun tüm tribünlerine 3. katın çıkılması bile ütopya sayılmaz. Kapasiteyi 60.000'e çıkarmak iste çok daha kolay ve zaten masaya daha önce de yatırılmış bir proje. Bunları düşündükçe Fenerbahçe'nin yaptığı açıklamada sorulan sorular daha bir anlam kazanıyor. Link yukarıda, tıklayıp bir kez daha okumakta fayda var.

Euro 2016 organizasyonunu almamız imkansız değil, ben gayet mümkün olduğunu düşünüyorum ama başta da söylediğim gibi hep beraber çok çalışmak gerekiyor. Lobi en önemli şey dedik, bu noktada karşımıza Platini ismi çıkıyor ama ben İtalya'nın daha büyük rakibimiz olduğunu düşünüyorum. 20 yılı bile devirmeden bir büyük organizasyonun daha Fransa'ya verilmesi çok tepki çekecektir, bence cesaret edemezler. İtalya ise güçlü lobisinin yanında bu turnuvaya olan ihtiyacı ile bence Fransa'nın önünde. Biz ise bir şekilde stadları yetiştiririz, iki büyük organizasyondan alnımızın akıyla çıkmış olmamız da önemli bir referans. Konaklama, ulaşım vb. konularda UEFA delegelerinin aklını çelmek için gerekli lobi çalışmalarını yapmak ise yönetenlerin öncelikli işi olmalı.

Daha işin başındayken ortaya çıkan bu huzursuzluklar can sıkıcı ama insanların aklında bu soruların oluşmasına sebep olan kurumların bazı şeyleri bir kez daha düşünmesi ve yapmış oldukları seçimlerin doğruluğuna insanları inandırması lazım. Şehir seçimlerinden sonra bu işten soğuyanlar oldu, mesela bu linkte bir örnek var. Stad seçiminin de buna benzer etkileri olacaktır, hatta olmaya başlamıştır. İnsanların kafasındaki soru işaretlerini gidermek ve bu organizasyonu sahiplenmelerini sağlamak Türkiye için çok önemli.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun bu açıklamaya ve gelen diğer tepkilere, sadece İstanbul'un stad tercihine değil seçilen 8 şehri belirleyen kriterlerin ne olduğuna da tatminkar cevaplar vermesi gerekiyor. Kafamız iyice temizlensin ki bu yolda hep beraber yürüyebilelim.

Son 10 Yıldan En İyi Beşiktaş

.
Elim değmişken diğer takımlar için de aynı şekilde kadrolar kurayım dedim. Bilmeyen varsa tekrar edeyim, ben Fenerbahçe taraftarıyım. Başlık biraz "Kadro budur, üzerine de tanımam" havası veriyor olabilir ama ortada böyle bir durum yok. Bu da benim dışarıdan izlediğim kadarıyla beğendiğim Beşiktaş forması giyen futbolculardan ortaya çıkan bir kadro.
.
Kadroya bakınca son 10 yıldır Beşiktaş'ın kanat sıkıntısı yaşarken forvette bolluk içinde yüzdüğünü görebiliyoruz. Gelen itirazlar büyük ölçüde İbrahim Üzülmez'e gelecektir ama onu sadece bir yıl forma giyen Münch'ün arkasına atamadım. Tayfur'u da mecburen sağ beke koydum. Ortaya da böyle kanatları olmayan garip düzende bir kadro çıktı.
.
Oscar Cordoba
.
Tayfur Havutçu - Antonio Zago - Ronaldo Guiaro - İbrahim Üzülmez
.
Federico Giunti - Fabian Ernst
.
Mehmet Özdilek
.
Sergen Yalçın
.
John Carew - İlhan Mansız
.
Yedekler:
Rüştü Reçber
Marcus Münch
İbrahim Toraman
Matteo Ferrari
Tümer Metin
Nihat Kahveci
Pascal Nouma
Ahmet Dursun
Rogerio da Silva 'Bobo'

26 Aralık 2009 Cumartesi

Son 10 Yıldan En İyi Fenerbahçe


2010'a giriyoruz diye son 10 yılın en iyi, en kötü vs. gibi listeler yapmazsak olmaz. Ben ne yaparım diye düşündüm, en iyi bildiğim Fenerbahçe olduğuna göre son 10 yılın en iyi Fenerbahçe 11'ini yapayım dedim. Bazı isimlerde kararsız kalınca yedekleri de ekledim. Zaten yedekler biraz Fenerbahçe'nin transfer şovu gibi oldu.

Taktik de Türkiye'de Fenerbahçe ile özdeşleşen 4-2-3-1.

Rüştü Reçber
.
Gökhan Gönül - Fabio Luciano - Diego Lugano - Ümit Özat
.
Mehmet Aurelio - Stephen Appiah
.
Tuncay Şanlı - Alex de Souza - Milan Rapaic
.
Pierre van Hooijdonk
.
Yedekler:
Volkan Demirel
Roberto Carlos
Edu Dracena
Uche Okechukwu
Samuel Johnson
Nikola Lazetic
Nicolas Anelka
Ariel Ortega
Kenneth Anderson

25 Aralık 2009 Cuma

Tv'de Futbol / 26-30 Aralık


26 Aralık Cumartesi
14:45 Birmingham - Chelsea / Spormax
17:00 Man. City - Stoke City / Spormax
19:30 Liverpool - Wolves / Spormax
.
27 Aralık Pazar
15:30 Arsenal - Aston Villa / Spormax
18:00 Hull City - Man. United / Spormax
.
28 Aralık Pazartesi
14:45 Tottenham - West Ham Utd. / Spormax
17:00 Chelsea - Fulham / Spormax
21:45 Wolves - Man. City / Spormax
.
29 Aralık Salı
21:45 Aston Villa - Liverpool / Spormax
.
30 Aralık Çarşamba
21:45 Portsmouth - Arsenal / Spormax (Dönüşümlü)
22:00 Man United - Wigan / Spormax (Dönüşümlü)

Kazım & Vatan

Bir seri yumruk ile maç başlar..
.
***
Rakibin açığını iyi değerlendiren hafif bir yumruk..
***
İlk Güçlü Yumruk..

***
Bir yumruk da bel altına..

***
Bitirici Yumruk..

***
Ve Knock-Out..


Kendimi tekrar ediyorum gibi olacak ama Vatan gazetesine kafayı çok takmış durumdayım. Canım isterse de her gün bir haberlerini buraya taşırım. İlk haberi bir kenara koyarsak aralarında çok kısa süre olan bu haberlerin basılı hallerini kullanmayı isterdim ama bulamadım. Bu şekilde ise gereksiz cümleleri ayırabildim. Üzerlerine tıklarsanız okunabilecek kadar büyüyor. Annesinin ağladığı gibi detaylar alt satırlarda var. Arzu eden olursa buradan da Kazım'ın babasının ağladığı görüntülere uğraşabilir.

Kazım'ı hiçbir zaman sevemedim ki zaten Fenerbahçe taraftarları arasında da seveni çok az. O kesinlikle masum değil, mesela Twitter olayı için Kazım'dan başka kimse suçlanamaz ama kişisel hesaplaşmalar uğruna bir milli futbolcunun kariyeriyle bu derece oynamak, şu cümlelerin altına imza atmak büyük utanmazlık ve karaktersizlik. Büyük ihtimalle Kazım'ın Fenerbahçe kariyeri bitti, Milli Takımı da bir daha görebileceğini sanmıyorum.
.
Acaba ağlama haberlerini yazarken bir de şampanya açıp başarılarını kutlamışlar mıdır? Olabilir, hiç şaşırmam. Bu karaktersizlerden her şey beklenir. Ben özellikle Feridun Niğdelioğlu ile bir yerde karşılaşırsam ona saldırmayacağımın ya da en azından suratına tükürmeyeceğimin garantisini veremem. Ve biliyorum ki benim gibi hisseden daha çok insan var..

24 Aralık 2009 Perşembe

Buruk Dönüş..

.
Söylentiler çok uzun süredir devam ediyordu ama bana bir şekilde bu iş olmayacak gibi geliyordu. Dün resmi açıklamalar yapıldı ve Michael Schumacher önümüzdeki sezon Mercedes GP ile, daha doğrusu yine dün açıklanan anlaşma sonucunda ortaya çıkan Mercedes GP Petronas takımı ile yarışacak.
.
Bir şeyler yazmak için bir fotoğrafını görmek istiyordum, ne hissedeceğimi merak ediyordum. Karışık duygular işte. Dönmesine çok seviniyorum ama kırmızı otomobilin yanında geçip gidebileceği düşüncesine takılıyorum. Muhtemelen sezon boyunca yarışları böyle karışık duygularla izleyeceğim. Onunla kapışırken Alonso’dan nefret ederdim, şimdi ise İspanyol pilotu ona karşı desteklemek durumunda kalacağım.

Aldığı para onun standartları için çok az ki zaten dönüş kararı hakkında kendi web sitesinde yaptığı açıklamada asıl sebebin bir Alman takımında yarışmak olduğunu söylüyor. Eski dostu Ross Brawn faktörünü ve takımın da yeterince iyi olduğunu düşününce bu dönüşte paranın bir etken olmadığı rahatça anlaşılıyor. Konuşulan başka şeyler de var. Yeni FIA Başkanı Jean Todt ve onun Malezya ilişkileri, Petronas markası ve Mercedes 'i bir araya getirip ortaya dökülen teoriler var ama ne kadarı doğrudur bilemiyorum.
.
Mercedes McLaren’den ayrıldı ve Brawn GP’yi satın aldı. Yani Schumacher yıllardır Ferrari’nin en büyük rakibi olan takıma gitmiyor. Ross Brawn, Michael Schumacher ve Mercedes markası çok güçlü bir takım oldu. Henüz araçlar bile ortada yokken konuşmak erken ama herhalde sadece en çok ilgi toplayan takım değil, şampiyonluğun da en büyük adayı olacaklar. Formula 1’e yarayacağı da kesin, düşen ilginin artacağı ve güzel bir sezon geçireceğimiz çok açık. Belki Türkiye için de faydalı olur. Bu sene iyi seyirci gelir de İstanbul F1’i kaybetmez.

Şampiyon olmasını isteyemiyorum ama olursa üzülür müyüm onu da bilmiyorum. Kariyerine leke sürecek bir sezon geçirmesini ise hiç istemiyorum. Şampiyon olmayı başarırsa tarihin en büyük pilotu olduğu herhalde tartışılmaz ama diğer tarafta da Ferrari var, bilemiyorum işte. Ama en azından yarış kazandığında, onu yine podyumun en üstünde deli gibi sevinirken gördüğümde sanırım üzülmeyeceğim..

Keşke kırmızı arabaya dönseydi ama olsun.. Onu çok özlemiştik.. Her şeye rağmen, hoşgeldin The Rain Master..

Ayhan Tumani


İstenmeyen adam Tumani
.
Kendilerini sürekli eleştiren Daum’un yardımcısını takımda görmek istemeyen futbolcular Aziz Yıldırım’a dert yandılar.
.
Süper Lig’in ilk yarısını lider bitiren F.Bahçeli futbolcular, yardımcı antrenör Ayhan Tumani’yi takımda istemiyor. Teknik direktör Daum’un da tercümanlığını yapan Tumani’yle çalışmak istemediklerini yönetime bildiren oyunculardan Alex ve Emre de başkan Aziz Yıldırım’a bu konuda dert yandı.
.
İlk olarak Lugano ile toplantı salonuna elinde çayla girdi diye tartışan Tumani, ardından Kasımpaşa maçı sonrası futbolcuların sabrını taşırmıştı.
.
‘Sen muhasebeci misin?’
.
Öğrencilerini sert bir şekilde eleştiren Daum’un neden bu kadar sinirli olduğunu soran sarı-lacivertliler, Tumani’den “Milyon dolarlar alıyorsunuz. Oynadığınız futbola bakın. Bağırmakta haklı değil mi? Kazandığınız paralara bu futbol normal mi?” yanıtını alınca çılgına dönmüş ve “Sanane. Sen kulübün muhasebecisi misin? Paralarımızı mı hesaplıyorsun?” diye kükremişlerdi.
.
Ali CAN / VATAN - 23.12.2009 Çarşamba

****

Bu adamdan ne istiyorlar anlamıyorum. Bahsettiğim tabii ki futbolcular değil, Vatan Gazetesi. Adam sadece işini yapmaya çalışıyor ama onunla bile uğraşıyorlar. Tumani'nin Google'da tek başına bir fotoğrafını bulmak bile kolay değil, Daum'un yanında olmadığı karelerde ya futbolcuları özel çalıştırıyor ya da onları doğum günü kutlamalarında omuzunda taşıyor. Öyle kendi halinde bir adam işte. Kimseye bir zararı olduğunu sanmıyorum ama böyle bir adama bile kafayı takabiliyorlar. Her şeyi geçtim, ekmeğiyle oynuyorlar.

Şu haberde geçen cümlelere baktıkça sinirleniyorum. Pis herifler.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Fenerbahçe 3-0 Altay

Türkiye Kupası'nı nasıl daha "cazip!" hale getirebiliriz diye gösterilen çabalar boşa gitmiyor. Bu maçın başını kaçırdım. İzlediğim bölümde ise arkadaşlarla sohbet ettim, basketbol ve voleybol maçlarına göz attım. İkinci devrenin başında dalmışız, açtığımda dakika 55 olmuştu. Fenerbahçe maçını bile en fazla bu kadar ilgiyle izlediğim bir durumda haliyle diğer maçları neredeyse hiç izlemedim. Galatasaray maçına 15-20 dakika bilgisayar başındayken baktım, Beşiktaş maçının ise gollerini bile henüz görmedim.
.
Aklımda kalan fazla bir şey yok. Sağ tarafta Anadolu'dan Futbol blogunda gördüm, oynayanlar ağırlıkla Altay'ın yedekleriymiş. Böyle bir maç ortamında bir değerlendirme yapmak çok anlamlı olmayabilir ama Özer'in ışıl ışıl parlaması her şeye rağmen insanı mutlu ediyor. Onun hakkında çok konuşmak istemiyorum, nazar değmesin. Çok konuşulmasını da istemiyorum, gittiği güzel yoldan sapmasın. Aynen devam etsin.
.
Saraçoğlu'nun problem olmayı aşıp rezalet boyutuna gelen zemini hakkında maç içinde konuştuk. Buraya da bir şeyler yazacaktım ki güzel bir haber okudum. Lambuja yazmış, Premier League'deki 13 takımın yanı sıra Barcelona, Real Madrid, Ajax ve Bayern Münih gibi kulüplerin, stad zeminleri için çalıştığı SGL Concept isimli firma ile anlaşılmış. Çok hayırlı bir haber. Sonunda kulüpten birileri de bu duruma dayanamamış.
.
Avrupa'dan şimdilik dikkat çekenler ise Lille ve Ajax. Fransız rakip 3-4 atarak devam ediyor, bugün de deplasmanda Nancy'i dörtlemişler. Ajax ise WHC isimli amatör takım karşısında abartmış, belki de biraz terbiyesizlik yapmış. Deplasmanda 14-1 kazanmışlar.
.
Türkiye Kupası'nı organize edenler şu altta yer alan fotoğraftan hiç mi rahatsızlık duymuyorlar merak ediyorum. Maç saatleri rezalet, özellikle seyirci sayısını düşürmek ister gibi bir halleri var. Şu saçma grup sisteminden vazgeçseler, herkesi tek bir torbaya atıp eşleştirseler ve direkt başından sonuna kadar eliminisyon ile gitseler de kupanın biraz anlamı ve heyecanı olsa. Standart bir futbol izleyicisi bile bunu düşünebilecekken futbolu yönetenlerin şu görüntüler karşısında bir şey yapmıyor olmaları inanılmaz. Allah akıl fikir versin.
.

Tetikçinin Vedası


"Ünü" ülke sınırlarını aşan, Türk futbol seyircisinin yanı sıra farklı ülkelerdeki birçok taraftardan da küfürler yiyen ve lanet edilen Selçuk Dereli hakemliği bıraktığını açıklamış. Kısaca tetikçinin işi bitmiş.

Selçuk Dereli adı hiç unutulmayacak. Bu "büyük" hakem yıllar sonra bile anılacak, kulakları çınlatılacak. Hayatının kalan bölümü için tek dileğim futboldan uzak kalması. Bunun dışında ne hali varsa görsün.
.
İstifa açıklamasında bir de utanmadan "onurlu bir şekilde sürdürdüğüm hakemlik yaşamım" demiş. Neyse..

22 Aralık 2009 Salı

FIFA / 2009 Ödülleri


FIFA dün akşam 2009'un en iyilerine ödüllerini verdi. Bu yıl kanserden hayatını kaybeden Sir Bobby Robson Fair Play ödülüne layık görüldü. Gelişim ödülü Çin'e, Başkanlık ödülü Ürdün Kraliçesi Rania Al Abdullah'a giderken yılın bayan futbolcusu ödülünü de son 3 yılda olduğu gibi yine Brezilya'lı Marta aldı.
.
Yılın oyuncusu olarak Messi'nin seçilmesi kimseyi şaşırtmamıştır. Sadece Xavi-Iniesta ortaklığı tek aday olabilseydi belki bu ödülü kapabilirdi. Messi de zaten ödülü bu iki isme ithaf etmiş.
.
Gecede 2009 yılının en iyi 11'i de ödüllerini aldı. Ortaya çıkan takım bu;
.
Casillas
Alves - Vidic - Terry - Evra
C. Ronaldo - Xavi - Iniesta - Gerrard
Torres - Messi

Bir süre önce biz de UEFA'nın seçimi için oyumuzu vermiş ve blogda bu seçime yer vermiştik. Ne kadarını tutturmuşuz diye merak ettim ve baktım.
.
Van der Sar
Zanetti - Vidic - Puyol - Evra
Hamsik - Xavi - Iniesta - Gerrard
Eto'o - Messi
.
Kaleci seçiminde haksızlık yapmış olabilirim, geçtiğimiz sezon Real Madrid'in azıcık da olsa şampiyonluk için umutlanmasında en büyük pay Casillas'ındı ve harika bir sezon geçirmişti. Sağ kanat seçimimde ise duygusal davrandığımı zaten söylemiştim.
.
Forvet tercihlerimiz de farklı olmuş, bence Eto'o FIFA yılın 11'inde olmayı kupa farkıyla Torres'den daha fazla hak ediyor. Savunmada ise Vidic'in yanında olması gereken isim bence kesinlikle Puyol olmalıydı. Herhalde FIFA Barcelona dominasyonunu abartmak istememiş.
.
Bu arada fotoğrafa bir kez daha baktım, futbolcu dediğin parantez bacaklı olur tamam ama Torres'in bacaklar sanki biraz abartı parantez.

Yapma Bunu


Ümit Özat sarı lacivert renklere geri döndü ama bu geri dönüş beni mutlu etmedi..

Bir süredir konuşuluyordu, bugün de resmi olarak imzalar atıldı. Ankaragücü teknik direktör olarak, 2000'de Avrupa Şampiyonu Fransa'nın başında olan ve 2002'de yaşanan Dünya Kupası başarısızlığından sonra kovulan Roger Lemerre ile anlaştı. Sözleşme 6 aylık diyorlar, 1 yıl da opsiyonu varmış. O opsiyon kullanılmaz, kullanılsa bile opsiyon sonuna kadar görevde kalmaz. Fransız teknik adamın yardımcılığına da Ümit Özat getirildi.

Senaryo Ümit Özat'ın staja başladığı ve Lemerre'in kısa süreli görevinden sonra takımın başına geçeceği. Gayet mantıklı bir senaryo ama bence Ümit Özat için iyi bir seçim değil. Almanya'da çok daha fazla şey öğrenebilirdi, kendini teknik direktörlüğe çok daha iyi hazırlayabilirdi. Muhtemelen Ankaragücü gibi pisliğin içine batmış bir kulüpte olabileceğinden çok daha iyi bir geleceği olacaktı. Herhalde nasıl bir rezilliğin içine girdiğinden, patronlarının ne kadar "*%#$" adamlar olduğundan haberi yok. Ben çok üzüldüm. Keşke en sevdiğim adamlardan biri bu ligin en nefret edilesi takımına gitmeseydi.

"İçimdeki ses dinledim" demiş.. İçindeki sese edeyim be Kaptan..

21 Aralık 2009 Pazartesi

Hafta Sonu Üzerine



Hafta sonu bilgisayardan uzak durmaya çok alıştım, herhalde bundan sonra da böyle gidecek. Sadece dün akşam maçı izlediğim yerdeki bilgisayardan bir liderlik gönderisi girdim. Ben de stres yapmışım, ilk devrenin sonu beni çok germiş. Maç bitince çok rahatladım, liderliği kutlamak içimden geldi. Neyse, ben yine kısa kısa hafta sonundan aklımda kalanları not edeyim.


* Önce Fenerbahçe. Güzel başlayıp kabus gibi devam eden ilk devre başladığı gibi iyi bitti. Ben bile çok yoruldum. Takım hem dışarıdan çok darbe aldı, hem de kendi kendine darbeler vurdu. Kopmadan az bir farkla geride bitirmeyi kabul edebilecekken devrenin liderlik ile bitmesi çok güzel.

* Fenerbahçe iyi oynadı ve kazanmayı hak etti. Özellikle rüzgara karşı oynanan ilk devrenin ilk yarım saatinde ortaya konan futbolu beğendim. Savunmada hatalı hatta rezalet bir ofsayt kararı ile kesilen pozisyon dışında ilk devre Trabzonspor’a pozisyon verilmedi, hücumda da devreyi 1-2 farkla önde kapatabilecek pozisyonlar bulundu. Kalan bölümde ise büyük maçlardaki klasik Fenerbahçe futbolunu gördük. Rakibe boş alan bırakmayan ve topa olabildiğince sahip olmaya çalışan takımı bir kez daha izledik.

* Maçın adamı yine Güiza. Maçın başında çıkardığı şuta inanamadım, kaçırdığı Youtube’luk golle kendime geldim. Genelde iyi oynadığını düşünüyorum hatta 1 gol daha atacak gibi geliyordu ama Song’un dizinin de katkılarıyla yerini Semih’e bıraktı. Takımın en zayıf halkası 2 haftada 5 puan kazandırdı ve takımına liderliği getirdi.

* Andre Santos sol bekte hoşuma gidiyor. Fiziği ve devamlılığı arkada oynamak için daha uygun. Özer ise kötüydü. Gereksiz riskler aldı, çok top kaybı yaptı. Sağ kanatta Gökhan ve Mehmet Topuz da iyiydi. Alex yine Alex’di, kafasıyla ara pası attı ve vurduğu o kafada neredeyse 1 metre sıçramıştı. Fenerbahçe adına en iyiler ise benim için önce Bilica, sonra da Cristian’dı.

* Gol sevincini yaşarken Güiza’nın yanında onu sürekli fırçalayan Emre ve Alex ile beraber Semih’e koşması beni etkiledi, daha doğrusu çok mutlu etti. Şampiyon olmak istiyorsan önce takım olacaksın.

* Beşiktaş-Bursaspor maçınının sadece ilk devresini izleyebildim. Öyle bir zeminde oynanan futbolu değerlendirmek doğru değil çünkü sahada oynanan futbol değil başka bir şeydi. Ben öyle bir sahada sadece mücadele gücünü ve oyuncu zekasını yorumlarım. Gördüğüm bölümde toplara korkmadan giren ve daha diri gözüken taraf Bursaspor’du.

* O zeminde topun nereye gideceğini, sahanın neresinde sekip neresinde yapışıp kalacağını görüp ona göre oynamak zeka işidir. Bursaspor bunu da daha iyi beceriyordu. Bunda futbolcunun zekası kadar teknik direktörün de payı var. Ertuğrul Sağlam zemine göre oyuncu tercihi ve oyun sistemi belirlerken Mustafa Denizli oyuncu değişiklikleri ile maça damgasını vurmuş.

* Galatasaray maçını rakı sofrasında otururken göz ucuyla takip ettim o yüzden çok fazla yorum yapamayacağım ama Gençlerbirliği’nin arka arkaya yakaladığı 3 pozisyonda golü bulamamış olması büyük şans. Galatasaray da pozisyona girdi tamam ama Gençlerbirliği’nin pozisyonlar öyle böyle değildi. Antalyaspor maçından sonra bu maçta da rakip takımın bulduğu birbirinin kopyası pozisyonlar üzerine Galatasaray’lıların çok düşünmesi lazım. Golde ise ben aslan payını Keita'ya veririm. Elano'nun pası da tabii ki güzel ama Keita koşusuyla pası çağırdı.

* Kayserispor bir maç kaybedince özüne döndü. Maç sonu vermiş oldukları görüntüler beni hiç şaşırtmadı. Boşuna bu ülkenin en çok nefret edilen takımlarından biri değiller. En komiği ise Antalyaspor’lu futbolcuların zaman geçirmek için yere yatmasından şikayet etmeleriydi. Evet evet, Kayserispor rakibin futbol dışı zaman geçirmesini eleştiriyorlardı.

* Ankaragücü’nün kaybetmesine sevindim ama Baki’ye üzüldüm. Sivassspor’un ikinci golünde hatası vardı, takımı beraberliği yakaladıktan hemen sonra kendi kalesine attığı golle maça damgasını vurdu.

* Barcelona 6. kupayı da kazandı. Bir sezonda 6 kupa. Bu takım için daha fazla söyleyebilecek bir şey kalmadı.

* Barcelona kazandığı 6. kupayı kutlarken Real Madrid de Zaragoza karşısında aldığı 6 gollü galibiyete sevindi. Higuain’in attığı 2. gol harika. Galiba bu adam Avrupa’nın en iyi forvetlerinden biri ama aynı zamanda belki de en underrated oyuncusu. Underrated demek istemezdim ama bu kelimenin Türkçe karşılığı tam olarak yok.

* Mancini kendisini Juventus’a atmaya çalışıyordu, Manchester City oldu. Mark Hughes için üzüldüm ama bu sonu sezon başında tahmin ediyordum. Arapları kesecek bir isim değildi. Aslında beklediğimden fazla bile dayandılar.

* İngiltere’de Manchester United ve Liverpool kaybederken Chelsea de West Ham deplasmanından 1 puanla döndü. Liverpool’dan umudu kestiğimize göre bu sezon Arsenal’in şampiyon olmasını istiyorum. O da olmayacaksa Chelsea olsun.

* TRT vereceğini söylediği Bundesliga maçlarını kafasına göre yayından kaldırıyor. TBMM Tv için farklı bir kanal bulamıyorlarsa maçları başka bir kanaldan verebilirler ama onlar direkt maçı vermemeyi tercih ediyorlar. Bu hafta da Bayern Münih maçı güme gitti. Hayır, her şeyi geçtim yayın hakkı için verdikleri paraya yazık.

* Hafta içi Türkiye Kupası maçları oynanacak. Değeri her gün azalan kupayı daha da değersiz hale getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Futbol tatile girdikten sonra maç oynatıp kendileri bile bu kupayı kaale almadıklarını gösteriyorlar. Maç saatleri ise tam facia, Fenerbahçe Saraçoğlu’nda 18.30’da oynuyor. Galatasaray ise Trabzonspor ile Sami Yen’de 21.30’da. Sanki “tribünlere ne şekilde daha az seyirci getirebiliriz” diye özellikle uğraşıyorlar.

* Süper Lig’e yine 1 aydan fazla ara veriliyor. Herhalde biz çok aptalız, bizim düşünemediğimiz şeyleri düşünüp de böyle bir takvim belirliyorlar. Bizden çok ara veren bir lig var mı merak ediyorum ama sanmıyorum. Yapacak bir şey yok, 1 ay boyunca transfer yalanları ve devam eden Avrupa Ligleri ile idare edeceğiz.

20 Aralık 2009 Pazar

18 Aralık 2009 Cuma

Tv'de Futbol / 18-21 Aralık


18 Aralık Cuma
20:00 Beşiktaş - Bursaspor / Lig Tv
21:30 Schalke 04 - Mainz / Trt 3

19 Aralık Cumartesi
13:30 Kayserispor - Antalyaspor / Lig Tv
14:45 Portsmouth - Liverpool / Spormax
16:30 Bayern Münih - Hertha Berlin / Trt 3
17:00 Fulham - Manchester United / Spormax
18:00 Barcelona - Estudiantes/Ntv Spor
19:30 Stuttgart - Hoffenheim / Trt 3
19:30 Arsenal - Hull City / Spormax
20:00 Bordeaux - Lorient / Kanal A
20:00 Galatasaray - Gençlerbirliği / Lig Tv
21:45 Fiorentina - Milan / Ntv Spor
22:00 Saint Etienne - Marseille / Kanal A
23:00 Real Madrid - Zaragoza / Ntv

20 Aralık Pazar
15:30 Wolves - Burnley / Spormax
16:00 Juventus - Catania / Ntv Spor
18:00 West Ham - Chelsea / Spormax
18:00 Lille - Le Mans / Kanal A
18:30 Köln - Nurnberg / Trt 3
20:00 Trabzonspor - Fenerbahçe / Lig Tv
21:45 Inter - Lazio / Ntv Spor
22:00 Monaco - Lyon / Kanal A
22:00 Deportivo - Valencia / Ntv

21 Aralık Pazartesi
22:00 Wigan - Bolton / Spormax

Şampiyonlar Ligi Kuraları / Son 16


Asıl çocukların da kuralar çekildi. İlk bakışta göze iki Milano takımının çektiği şanssız kuralar geliyor. Inter'in zaten Şampiyonlar Ligi'nde çok ilerleyebilecek bir durumu yok, yetmezmiş gibi sürekli zor kuralar çekiyorlar. Bu kez de Chelsea geldi. Ancelotti San Siro ile, Mourinho da Stamford Bridge ile hasret giderecek.
.
Stuttgart - Barcelona
Olympiakos - Bordeaux
Internazionale - Chelsea
Bayern Münih - Fiorentina
CSKA Moskova - Sevilla
Lyon - Real Madrid
Porto - Arsenal
Milan - Manchester United
.
Chelsea-Inter eşleşmesi dışında ilginç buluşmaların olduğu başka eşleşmeler de var. Beckham'ın transferi kazasız belasız gerçekleşirse o da Old Trafford'a ayak basacak. Benzema eski takımı Lyon'a karşı oynarken Toni'nin Fiorentina karşısına çıkması pek mümkün gözükmüyor, herhalde bu saatten sonra Bayern'de kalmaz.
.
Barcelona-Stuttgart haricinde diğer eşleşmeler bence bütün sonuçlara açık, her takım rakibini eleyebilecek güçte. Bu kuranın beni en çok mutlu eden tarafı Zico'nun şansı oldu. Bordeaux'u da geçsin ve gidebildiği kadar devam etsin.

Maç tarihlerinde bu sezon değişik bir uygulama var. Maçlar 4 haftada oynanacak. İki ilk tur maçları 16-17 Şubat'da, diğer iki maç da 23-24 Şubat'da oynanacak. İkinci maçlar ise 9-10 Mart ve 16-17 Mart tarihlerinde oynanacak. Sevdim bunu, daha çok maç izleyeceğiz.

Avrupa Ligi Kuraları / Son 32


Rakipler belli oldu ve şeker gibi kura diyemiyoruz.

Lille'i izlemedim ama son haftalarda neler yaptıklarını biliyorum. Everton, Fulham gibi bir İngiliz takımı yerine bir Fransız takımını tercih ederdim ama yine de Lille için iyi kura diyemiyorum. Sona kalan üçlüden Hertha Berlin gelseydi havalara uçacaktım ama olmadı. Torbalar arasında çok fark olmayınca iyi bir kura için ekstra şansa ihtiyaç vardı, Fenerbahçe sanırım o hakkını grup kuralarında tüketmiş. Liverpool'dan kaçmak için taklalar attık, kurtulduk sandık ama Lille'i geçersek çok sevdiğimiz Liverpool'u çok sevdiği şehirde bir kez daha misafir edeceğiz. Tabii ki o güne kadar "umut fakirin ekmeği" diyerek Unirea için dualarımızı eksik etmeyeceğiz..

Galatasaray Avrupa'da mücadele eden İspanyol takımları arasındaki en formsuz takımı çekti. Ligde de durumları iyi değil ama bu toparlanmayacakları anlamına gelmiyor. Agüero'yu Chelsea'ye satarlarsa ibre biraz daha Galatasaray lehine döner ama şu durumda bence şanslar eşit. Galatasaray'ın hücum hattı kötü Atletico savunmasına karşı formda olursa deplasmandan iyi bir skorla dönüp, burada işi bitirebilir. Ama aynı şeyleri tam tersine çevirip de söyleyebiliriz. Atletico'nun hücum hattı malum, Galatasaray savunmasının hali de ortada. Bu arada yanılmıyorsam Galatasaray iki Atletico maçı arasında Beşiktaş ile oynayacak.

Lille - Fenerbahçe
Atletico Madrid - Galatasaray
Rubin Kazan - Hapoel Tel Aviv
Athletic Bilbao - Anderlecht
Kopenhag - Marsilya
Panathinaikos - Roma
Ajax - Juventus
Brugge - Valencia
Fulham - Shakhtar
Liverpool - Unirea Urziceni
Hamburg - PSV Eindhoven
Villarreal - Wolfsburg
Standard Liege - Salzburg
Twente - Werder Bremen
Everton - Sporting Lisbon
Hertha - Benfica

Şöyle bir bakınca ilk göze Ajax-Juventus eşleşmesi çarpıyor. Villarreal - Wolfsburg belki biraz da Everton - Sporting eşleşmeleri dışında bu turda benim ilgimi ekstra çeken bir mücadele yok. İlk maçlar 18 Şubat tarihinde 2. torba takımlarının sahasında, 2. maçlar ise 25 Şubat tarihinde oynanacak. O günler geldiğinde ligdeki durumları ve fikstürü de düşünerek daha sağlıklı bir değerlendirme yapacağız. Şimdilik sadece uçak ve tren imkanlarına bakıp bir Fransa organizasyonu yapmaya çalışacağız.
.
Son 16 Eşleşmeleri
.
Lille - Fenerbahçe / Liverpool - Unirea Urziceni
Atletico Madrid - Galatasaray / Everton - Sporting Lisbon
Hamburg - PSV Eindhoven / Athletic Bilbao - Anderlecht
Rubin Kazan - Hapoel Tel Aviv / Villarreal - Wolfsburg
Hertha Berlin - Benfica / Kopenhag - Marsilya
Panathinaikos - Roma / Standard Liege - Salzburg
Ajax - Juventus / Fulham - Shakhtar
Brugge - Valencia / Twente - Werder Bremen

Teşekkürler..


.
.
***
.
Örnek kişiliği ve tarifsiz yeteneğiyle formamızı taşıdığı ilk günden bu yana camiamıza önemli katkılar sağlayan Roberto Carlos'la yollarımız, Brezilyalı oyuncumuzun özel sebepleri nedeniyle bugün itibariyle ayrılıyor.

.

Fenerbahçe 1-0 FC Sheriff

Dün oynanan maçın tribüne gelenler için tek anlamı Roberto Carlos’un son maçı olmasıydı. Seyircinin az olmasına üzüldüm. Maçın günü ile saati ve havanın da çok kötü olması seyirci sayısını çok etkiledi ama ben yine de daha fazlasını bekliyordum. Galiba taraftar takımını çok özlememiş, bunun üzerine düşünmek lazım. Ve sanırım kimin veda ettiğinin farkında değillerdi..

Önemsiz bir maçtı hatta bir anlamda jübile maçıydı. Uzun zamandır izlemediğimiz oyuncuların bir Avrupa maçında sahaya çıkması da iyi oldu. Uğur’u bu sezon ilk defa istekli, Santos ile Semih’i biraz kendine gelmiş, Bekir’i yine biraz toparlamış, Deniz ile Özer’i de gayet iyi görmek beni memnun etti. Çok güzel bir golle gelen galibiyet de gecenin sonunu daha bir keyifli hale getirdi. Ama gecenin olayı ne bu gol, ne oynanan futbol ne de oyuncuların performansıydı. Gecenin olayı o güzel ve gözleri dolduran vedaydı..


Geldiğinde dünyanın belki de en “ünlü” 5 futbolcusundan biriydi, hatta belki de en kariyerli 5 futbolcusundan biri.. Bunlar tartışılabilir ama gelmiş geçmiş en iyi sol bek olduğunu en azından ben tartışmam.. O bir efsane olarak geldi, efsane olarak gidiyor..

İlk sezonunda takıma sınıf atlattı.. Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde büyük katkıları oldu.. Ciddi bir sakatlık geçirdi, o sakatlıktan önce saha içi performansı da gayet iyiydi ama onu çok haksız eleştirdiler.. Sakatlıktan sonra belki kendini tam olarak toparlayamadı ama bence aldığı paranın hakkını öyle ya da böyle verdi.. Tek üzüldüğüm şey şampiyonluk göremeden gitmesi oldu..

Roberto Carlos’a bu ülkede Fenerbahçe formasını giymek yakışırdı.. Ve evet, çok yakıştı.. Kim ne derse desin, iyi ki gelmiş, iyi ki o formayı giymiş..

Bu ülkeden Roberto Carlos geçti..

Ve dün fark ettik ki biz bu güler yüzlü adamı çok sevmişiz..

Yolu açık olsun..

Onu unutmayacağız..

17 Aralık 2009 Perşembe

Dönüşümlü Yayın@Spormax



Dün akşam Premier League'de aynı anda oynanan dört maç vardı. Spormax Chelsea-Portsmouth, Liverpool-Wigan, Tottenham-Manchester City ve Burnley-Arsenal maçlarını dönüşümlü yayınlamayı tercih etti.

İzlediğim maçtan hiçbir şey anlamadım. Yayınlanan maç sayısı dört olunca bazen dakika başı maç değiştirdikleri oldu. Gol oluyor, tık diğer tarafa ama tam son vuruş anına. Biri karşı karşıya tık hemen o maça, gol kaçıyor tık öbürüne.

Sanki Türkiye fanatik İngiliz taraftarlarla dolu da böyle bir şey yaptılar. Hayır, şampiyonluk maçları olsa anlarım ama bu maçlarda böyle bir yayının tercih edilmesini anlamadım. Zaten ağırlıkla Chelsea maçı ekranda kaldı, diğer maçlara pozisyon ve gol olunca bağlandılar. Hem o maçlardan bir şey anlamadım, hem de Chelsea maçına adam gibi giremedim. Seç birini, sadece onu ver işte ne kaybedersin..

Spormax'den henüz nefret etmiyorum, hatta seviyorum bile denebilir ama bir daha böyle saçma bir iş yapmazlarsa en azından ben daha çok keyif alacağım.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Antalya vs Kayseri


Dünya Basketbol Şampiyonası’nun grup kuraları dün çekildi. Her yerde bütün yorumlar yapıldığı için bir de ben yazmayacağım. Bahsetmek istediğim başka bir şey var.

Bu organizasyon Türkiye’ye alınırken şampiyonanın düzenleneceği iller İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya olarak belirlenmişti. Daha sonra Antalya’da yapılması planlanan salonun inşaatında çıkan sayısız problem nedeniyle Antalya yerine 4. il olarak Kayseri dahil edildi. Salon inşaatında çıkan sorunlar hakkında herkes başka bir şey söylüyor. Gençlik ve Spor Müdürleri belediyeyi eleştirirken, belediye başkanı ise hükümeti suçluyor. Ben de birçok kişi gibi Antalya’nın seçim sonrası cezalandırıldığı düşünenlerdenim. Bir Dünya Şampiyonası için kullanılacak salonun inşaatında çıkan problemleri devletin çözememiş olmasını anlayamıyorum. Bir il 1-2 senede hem futbol stadını hem de basketbol salonunu kullanıma açabiliyorken, bir diğer ilin ise tam anlamıyla kullanabileceği bir arazi bile bulamıyor olması garip.. Burada salon inşaatı ve çıkan sorunlar hakkında birçok yorum bulabilirsiniz.
.
Dünya Şampiyonası’na dahil olmayı başaran Kayseri’nin gerekli kriterleri yerine getirebiliyor olması, bir şehrin daha böyle bir organizasyonun parçası olabilecek olanaklara sahip olması tabii ki çok sevindirici ama diğer tarafta da dışarıda kalan bir Antalya var. Turistik, sayısız konaklama imkanı ve doğal güzellik sunan bu şehrin işin içinde olması organizasyona ayrı bir güzellik katacaktı. Grup maçları için şehire gelecek taraftarlar sadece saha içinde değil saha dışında da çok keyifli zaman geçirecekti.

Sırbistan – Arjantin – Avustralya – Ürdün – Almanya – Angola

A grubu bu takımlardan oluşuyor ve maçlarını Kayseri’de oynayacaklar. Yani kısaca yukarıda yazdığım ülkelerin taraftarları 28 Ağustos – 2 Eylül tarihleri arasında Kayseri’de olacaklar. Kayseri’yi görmedim ama bu taraftarların maçlar dışında şehirde yapabilecek fazla bir şeyleri olduğunu sanmıyorum. Belki şu an o kadar fark etmiyoruz ama herhalde şampiyona sırasında sıkça “Keşke Kayseri yerine Antalya olsaydı” diyeceğiz.
.
İşin bu tarafında bir başka noktayı da bugün öğrendim ve ne yalan söyleyeyim biraz ürktüm. 2010 yılında Ramazan 11 Ağustos ve 9 Eylül tarihleri arasına geliyormuş..

Taraftarların maç dışı eğlencelerini az çok biliyoruz, hiçbir şey olmasa alkol bu eğlencelerin değişmezi olacaktır. Yukarıda yazdığım ülkelerin bayan taraftarları da mutlaka Kayseri’ye gelecektir, Ağustos sıcağını düşününce fazla kapanmayacaklarını tahmin etmek de hiç zor değil.

Umarım Kayseri halkı bu turnuva için şehirlerine gelecek olan yabancı misafirlere gerekli anlayışı gösterir..

15 Aralık 2009 Salı

Şampiyonlar Ligi Etkisi


Hafta içi Şampiyonlar Ligi'nde oynayan takımların hafta sonu oynadıkları lig maçlarında zorlandıkları bir gerçek ve bu da sık sık dile getirilir. Biraz kafa dağılsın diye geçtiğimiz hafta içi Şampiyonlar Ligi'nde oynayanların ulusal liglerinde almış oldukları sonuçlara baktım.

Rusya'da ligler sona erdiği için CSKA Moskova ve Rubin Kazan haliyle yok. Lyon-Bordeaux ve Liverpool-Arsenal ise birbirleriyle oynadılar.

30 Şampiyonlar Ligi takımından 14 tanesi maçlarını kazandılar. 5 takım berabere kaldı, 11 takım ise puan alamadı. Ben bu kadar çok mağlubiyet beklemiyordum.

Şampiyonlar Ligi'nde oynayan ve çoğu kendi liglerinde de iddialı olan takımların hafta sonu oynadığı maçlarda ortaya çıkan galibiyet oranı da sadece %46,6..

Bari 3–1 Juventus
Bochum 1–5 Bayern Munich
Hapoel Petah 0–4 Maccabi Haifa
Lyon 0–1
Bordeaux
Manisaspor 1– 1
Beşiktaş
Wolfsburg
1– 3 Dortmund
Manchester United 0–1 Aston Villa
Grashoppers 1–0 Zurich
Milan 0–2 Palermo
Marsilya 2–0 Boulogne
Valencia 2–3 Real Madrid
Chelsea 3–3 Everton
Omonia 1–1
Apoel
Atletico Madrid
1–2 Villarreal
Porto 2–0 Vitoria Setubal
Liverpool 1–2 Arsenal
Chievo 2–1
Fiorentina
Debrecen
2–0 MTK
Atalanta 1–1 Inter
Tavriya 2–3 Dinamo Kiev
Barcelona 1–0 Espanyol
Mainz 1–1 Stuttgart
Unirea Urziceni 2–0 Politehnica
Sporting Gijon 0–1 Sevilla
Rangers 3–0 St. Johnstone
Olympiakos 3–0 Panthrakikos
Standard Liege 0–1 Roeselare
PSV 1–0 AZ Alkmaar


Niye bununla uğraştın diye sorarsanız, öylesine derim..

Kelepçe..


Bu arada atlamışım..
.
Kelepçeler plastikmiş, öyle dediler..

Hani içi bir hoş olup da merak eden olursa..

Futbol?


Dün uykuya dalmak üzereyken KanalTürk'de yayınlanan Son Kale programına bakıyordum, hani şu Serhat Ulueren, Reha Muhtar ve Ahmet Çakar'ın olduğu program.. Bir de muhabir konuktu, bahis şikesi haberlerini çıkartan Şaban Arslan..

Bu gazetecinin kaynağı istihbaratçı gibi bir şeymiş, galiba Alman savcılığı ile çalışıyormuş ve istenirse canlı yayına çıkıp her şeyi anlatırmış..

Ahmet Çakar ile de temasa geçmiş ve bildiklerini ona da anlatmış.. Neden bu bilgileri verdiği bilinmiyormuş..

Bir Prens varmış, her şeyi organize eden.. Bir eyalet kralının üvey oğluymuş, prenslik de oradan geliyormuş..

5-0 biten hazırlık maçında şike yapılmış.. O maçta oynamayan Kazım ve iki futbolcu daha toplam 100.000 € almışlar.. Üç futbolcu toplam 100.000 €..

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanması planlanan dostluk maçı için de böyle planlar yapılmış ama maç oynanmayınca iş yatmış..

Bahis kesmezdi, sekse de girmek lazımdı..

İlgili otelden canlı yayın yapıldı.. Evet otelin önünden canlı yayın.. Haber Kartal Titanic Otel olarak çıkmıştı, şimdi Ataşehir Marriott olmuş.. Ama fark etmez, her iki otel görevlilerinin de verdiği detaylar aynı..

Kızları da Almanya'dan getirmişler.. Herhalde Türkiye'de çalışanları bitirmişler..




Bu futbolmuş.. Gel de futboldan, taraftar olmaktan soğuma..

Bütün bunlar doğruysa da yalansa da fark etmez..

Sizin de, futbolunuzun da .........

14 Aralık 2009 Pazartesi

Hafta Sonu Üzerine


Yine bilgisayardan uzak, sofraya yakın bir hafta sonu geçirdim. Bu kadar geç kalınca kısa kısa not düşmekten başka yapacak bir şey yok.
.
.

* Seyircisiz maçlardan çok korkarım, her sonuç ihtimal dahilindedir. İzlemesi ise zulüm. Fenerbahçe-Ankaragücü maçı bir seyircisiz maçın verebileceği maksimum zevki verdi. Bol pozisyonlu, bol gollü ve heyecanlı geçti.

* Kredi 0 olduğu için takım mecburen mücadele etti ve galibiyeti de bu mücadele getirdi. Son haftalar ile kıyasladığımızda oyunun hücum tarafı oldukça tatmin ediciydi. İlk 10 dakikadan sonra Fenerbahçe oyunun kontrolünü eline aldı ve pozisyonlar buldu. Gol zor geldi ama Ankaragücü’nün cevap vermesi o kadar zor olmadı. Vassell ile buldukları gol hem pas hem de vuruş olarak harika.

* Bilica çok kötüydü, anlamsız riskler aldı ve top kayıpları yaptı. Özer ve çoğunluğun aksine Mehmet Topuz’u beğendim. Alex ise yine Alex’di. Bence Fenerbahçe adına maçın en iyisi Cristian oldu, ben çok beğendim. Arkadan yetişerek rakipten aldğı çok kritik 4-5 top var. Kim ne derse desin Cristian Fenerbahçe için çok faydalı bir oyuncu ve çok yerinde bir transfer.

* Son dakikada gelişen tartışmalı pozisyon gol“müş”. Piero topun tamamının içeride olup olmadığını ölçeme“miş” ama tuvalet kağıdı olayı tüm açıklığıyla izleyicilere göster“miş”.

* Fenerbahçe’de futbolcuların neredeyse hepsi formsuz. Bireysel performanslarında büyük düşüş var, kapasitelerinin çok altında oynuyorlar. Takımın forvetsizlikten sonra en büyük sorunu şu an için bu.

* Galatasaray yediği iki komik gole rağmen maçı kazanmasını bildi. Erken gelen 2 golden sonra beraber izlediğim arkadaşlara “Galatasaray 4-2 alır” demiştim, bir gol fazla söylemişim. Antalyaspor’un direkten dönen 3 topu ile beraber başka pozisyonları da var. Hatta bence bir de verilmeyen penaltısı. Sezon başında Galatasaray’ın savunmaya takviye yapmamış olmasını anlayamadığımı burada defalarca söyledim, devre arasında bu mevkiye transfer yapılmazsa çok şaşırırım.

* Beşiktaş’ın kazanamayacağını düşünüyordum. İlk devre beklediğimden daha etkili bir futbol oynadılar ve golü de buldular. Manisaspor kalecisi İlker Avcıbay Galatasaray karşısında çok iyi oynamıştı, Beşiktaş’a karşı da iyi bir maç çıkardı. Devre sonunda fikrim değişmişti, kazanacaklarını düşünüyordum ama o ilk devrede gördüğümüz etkili futbolu 2. devre göremedik. Ernst’de haklı bir düşüş var, CSKA maçında da beğenmemiştim. Fink de 60’dan sonra yorulunca Beşiktaş’ın şansı iyice azaldı. Mustafa Denizli Uğur İnceman tercihiyle devre arasında kimin gönderileceği yönünde bir ipucu verdi. Tabata gibi gözüküyor ama onu da devrede göndermek hiç kolay olmayacak.

* Trabzonspor Şenol Güneş ile yine kazandı ve Fenerbahçe karşısına moralli çıkacaklar. Kendi sahalarında oynuyorlar ve eller ayaklar titremezse maçın favorisi de onlar.

* Makakula atmaya devam ediyor, bu hafta attığı gol çok güzel. Mükemmel vurdu. Kayserispor da liderliğini devam ettiriyor ama ben zirveye Sivasspor kadar tutunabileceklerini sanmıyorum.

* Şanlıurfa’da yapımına 1992 yılında Süleyman Demirel’in temel atmasıyla başlanan GAP Arena stadı sonunda Şanlıurfaspor-İskenderun Demirçelikspor maçıyla açıldı. Bugüne kadar yaklaşık 50 milyon TL’nin harcandığı stad 30.000 kişilik ve tüm tribünlerin üstü kapalı. Fotoğraf stada ait, zemin bir Türkiye klasiği olarak bozuk gözüküyor.

* Berlusconi’nin ağzını burnunu dağıtmışlar. 20 gün rapor almış, partilerine rahat rahat devam eder. Bu olay onu mutlu etmiş bile olabilir. Milan’ı da Inter ve Juventus’un puan kaybettiği haftada San Siro’da dağıttılar, Palermo net bir galibiyet çıkardı.

* Liverpool – Arsenal maçının çok daha güzel geçmesini bekliyordum. 4-4 biten o maçı yaşayınca haliyle beklentiler yüksek oluyor. Liverpool geriye düştükten sonra bile hiçbir şey yapamadı. İlk devre ortada giden oyun ikinci devre tamamen Arsenal lehine döndü. 4-4’lük maçı hatırlatan tek şey de Arshavin oldu, harika bir gol attı.

11 Aralık 2009 Cuma

Tv'de Futbol / 11-13 Aralık


.
11 Aralık Cuma
20:00 Antalyaspor – Galatasaray / Lig Tv
21:30 Hertha Berlin – Bayer Leverkusen / Trt 3
.
12 Aralık Cumartesi
14:45 Stoke City – Wigan / Spormax
17:00 Chelsea – Everton / Spormax
19:30 Manchester United – Aston Villa / Spormax
19:30 Werder Bremen – Schalke 04 / Trt 3
20:00 Marsilya – Boulogne / Kanal A
20:00 Fenerbahçe – Ankaragücü / Lig Tv
21:00 Barcelona – Espanyol / Ntv Spor
22:00 Lorient – Auxerre / Kanal A
23:00 Valencia – Real Madrid / Ntv
.
13 Aralık Pazar
13:30 İBB – Kayserispor / Lig Tv
16:00 Denizlispor – Trabzonspor / Lig Tv
16:00 Milan – Palermo / Ntv Spor
18:00 Liverpool – Arsenal / Spormax
18:00 PSG – Saint Etienne / Kanal A
20:00 Manisaspor – Beşiktaş / Lig Tv
22:00 Lyon – Bordeaux / Kanal A

Suç ve Ceza


Fuck you ya da Fuck off = 4 maç
.
GALATASARAY A.Ş. sporcusu MUSTAFA SARP'ın, müsabakadan sonra sportmenliğe aykırı beyanatta bulunmasından dolayı takdiren 1 RESMİ MÜSABAKADAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Mustafa Sarp'ın hakemin yüzüne de, arkasından da ettiği küfürleri hep beraber televizyondan izledik. Küfürler Türkçeydi, dudak okuma uzmanı değiliz ama en basitinden "A.. K... çocuğu" çok rahat anlaşıyordu. Yukarıdaki fotoğraf bile bazı şeyleri anlatıyor.

O küfürler yok sayıldı ve Mustafa Sarp'a sadece maç sonrası söylediklerinden dolayı 1 maç ceza verildi. Yüzüne edilen küfürleri hakem raporuna yazmadığı için ceza almadı diyelim ama arkasından ettiği ve görüntülere giren küfürler de var. Kazım'a verilen cezanın emsallerine göre fazla olduğunu söylediğimde yorumlarıyla itiraz edenler olmuştu. Bunu savunabilecek, bu kararın da doğru olduğunu iddia edecek kimse var mı merak ediyorum.
.
Verilen cezayı eleştiremiyorum, meğer ortada bir suç yokmuş..